15 Temmuz’a Doğru…
Peki nereye geldik…
15 Temmuz’a
Doğru…
Birkaç
ihtilal ve birkaç da muhtıra görmüş, bunları hayatımızın en önemli
dönemeçlerinde yaşamış, etkilenmiş birisi olarak, 15 Temmuz Gecesi de, bizde
derin izler bıraktı.
Demokratik
yöntemlerle ve barış içinde iktidar elde edemeyenlerin, sık sık ayaklarına
kapanıp da yardım istedikleri ordudaki bazı kıpırdanmalardan dolayı ilk
hareketlilikte “Yine ne oluyor?” dedik.
Fetö denen
namerdin 1987 den beri ne haltlar karıştırdığını görmüş ve her geçen gün büyük
bir belaya yol açacağını seziyorduk. Ama tüm saflığımızla söylüyoruz; Tabanda
tanıdığımız pek çok taraftarındaki samimi, dini yaklaşımları, topluma olan
uyumları ve geçmişlerindeki temiz sayfalarını bildiğimizden onların bu işe olur
vermeyecekleri konusunda gönlümüz rahattı.
Ama kezzap
kuyusu sandığımızdan da derinmiş…
Çok şükür ki
bir dönem onlara sempati duymuş, alkışlamış ve hatta birlikte yol yürümüşler
bile toplumda çok ani oluşan bir izan ile bu işe dur dediler ve yıkımı bu güne
kadar tüm ihtilallerden fazla olacak bir felaketin önüne geçtiler…
Fetö ve onu
1980 den bu yana gelecek için hazırlayan koynunda besleyen sınırsız bütçe,
siyasi güç ve dünya çapında destekler verenlerin hevesleri kursaklarında kaldı.
Askeri bir
darbenin sivil dayanışma ile engellendiği bu olay, tarihimizde bir ilk ve
mutlaka da bundan sonrakilere ibret olacak niteliktedir…
Buraya kadar
her şey tarihimizin sayfalarında yüz akı.
Bekledik ki
Ülkeyi bu karanlık günlere sürüklemede ön ayak olanlar, 17-25 Aralıkta
dişlerini gösterenler, bu güne kadar dini duyguları sömürüp insanların kanını
emenler, samimi, saf ve gerçekten son derece iyi niyetli taraftarlarının kanını
emenler, derhal derdest edilir ve hesabı sorulur…
Eh birkaç
uygulama oldu.
Ama
ekseriyetle “bak başın belada kaç kurtul” dercesine Devletin imkânları ile
kaçmalarına, saklanmalarına ve pisliklerini devam ettirmelerine fırsat tanındı.
Tabiri caiz ise dağ fare doğurdu. Elebaşları kelek kesenler ve karar mercileri
şu an dünyanın tüm nimetleri ile fing atmaktalar…
1997 yılı
idi. Yakından tanıma fırsatı bulduğumuz bu güruhun tepesindekilerin ne menem
bir şer odağı olduğunu anlayıp, göbeklerinin sam amcalarının kıçına bağlı
olduğunu görüp, gelecekte bir pislik olarak doğacaklarını anladığımızdan beri
her fırsatta bunu haykırdık. Onların yanlışlarına engel olabailmek için çaba
sarf ettik. İçlerindeki saf, temiz ve iyi niyetli olup da sadece dini
duygularla bağlı olanlara durumu izah edip ikaz ettik.
Sıradan
sade, sorumsuz ve yetkisiz bir vatandaş olarak sadece insani kaygılarla bizim
gördüğümüzü koca devlet, dünya liderleri, tabanın salt desteğine yakın
destektekiler fark edemedi mi? Etmedi mi? Etmek istemedi mi?
Bu soruları
tarih kısa bir sürede cevaplar. Hatta bazı cevaplar da gelmeye başladı.
Peki nereye
geldik…
Yüzsüz
hırsız ev sahibi şaşırtır diye bir atasözü vardır. Öyle de oldu. Öylesine çevik
yüzsüz davrandılar ki…
Bir kısmı
hemen sütre gerisinde tam kamuflaja bürünüp bizzat güvenlik, adalet ve siayset
birimlerinin tam kalbine saklandılar. Üstelik fetöcüler hakkında karar
verilecek makamlara yerleşiverdiler. O nedenle büyük kısmı postu kurtardı ve şu
an krallar gibi rahatlar.
Olan yine
saf temiz ve iyi niyetli dindarlara oldu. Yakalanan yargılanan ceremesini çekenler
onlar oldular. Tabi bunları onları aklamak adına söylemiyoruz. Akılları vardı,
fikirleri vardı, gördüklerini, bildiklerini değerlendirip onlardan kopmaları
gerekirdi, onlara destek ve güç vermekten vazgeçmeleri gerekirdi.
Ev sahibini
öylesine şaşırttılar ki; kendilerine yıllardır karşı olup bir türlü sırtını
yere vuramadıklarını da fetöcü gösterip bir güzel intikamlarını aldılar.
Hantal ve
karmaşık adalet sistemimiz bunları elbet ayıracak ve adalet yerini bulacaktı.
Buldu da, pek çok masumiyet ispatlandı ama rüzgar esmiş dal kırılmıştı bir
kere…
Sistemin tüm
aksaklıklarını 15 Temmuz belasında görebiliriz.
O nedenle bu
gün yönetim sisteminde yapılması gereken değişiklikleri destekliyor
onaylıyoruz. Ancak açıklar oluşturulursa da bu günkü sistemden çok daha
tehlikeli ve çözümsüz sorunlar oluşturabilir.
Örneğini
Karaman’da yaşadık. Asker ve Polis birimlerindeki liyakati o gece saniye saniye
yaşadık ve başarılarını gördük. Yeni sistemde karar verme ve emir komuta
zinciri iyi oluşmaz, haber akışı iyi sağlanmaz ve alt kademelere ulaşmakta
zaman kaybedilirse vay halimize…
15 Temmuz
gelecek için bir tehlike de oluşturuyor…
Fetö
tuzakları ile Devlet tarafından yanlışlıkla fetöcü damgası yiyip mağdur
olanlar, aileleri, akrabaları ve özellikle de evlatları ile devlete eski güveni
duyabilecek mi? Bu güven bir kırgınlığa sebep olmayacak mı?
Tamamen iyi
niyetlerle fetö belasına inanıp kanıp dini duygularla yanlışa karışmadan
onların arasında görünüp de bu sebeple sıkıntı yaşamış olanlarda Devlete güvende
bir değişiklik olacak mıdır?
Oluşacak bu
olumsuzluklar zamanla başka gelişmelerle beslenip de toplumda devlete ters
bakanlardan bir sınıf oluşacak mıdır?
Dileriz bu
düşüncelerimiz sadece bir evham, bir şüphe ve bir ikaz olarak kalır da
gerçekleşmez.
Ama bu gün
pek çok kişinin hissettiği fısıldadığı ama açık açık dile getirmediği şeyler
bunlar.
15 Temmuz
yıldönümü yaklaşırken ve önemli bir seçim dönemeci geçilmişken hala
imparatorlar gibi yaşayan, ekonomiye, siyasete, hatta adalet ve güvenliğe
müdahale yetkileri olan, çok güzel gizlendiğini sanan, ama sokaktaki vatandaşın
ezbere bildiği tepedeki fetöcülerin layıklarını bulması toplum vicdanını
rahatlatacaktır.
Siyasette en
üst noktalarda hala onların olduğu söylentileri yok yere mi çıkıyor? Aslı
astarı var mı? Ateş var da dumanı ondan mı tütüyor? Bu soruların da bir an önce
cevaplanması gerekir. Geçmişte abi abla rolündekilerin bu gün yine bizzat
partiler tarafından onlarca kişinin önüne geçirilip seçtirilmeye zorlandığı
gerçek midir?
15 Temmuz
yıldönümü kutlamaları yapılacaksa ve başarı, mutluluk, güven ve huzur nutukları
atılacaksa bu sorular cevaplandırılmalıdır.
Yoksa
vatandaş diyor ki: “Haddi ordan, hadi ordan”