Uyanış Güzelliği…
Bu azminiz gayretiniz ve tavizsiz duruşunuz nedeni ile daha çok uzun yaşları sağlık oldukça kutlayacağımıza da eminiz, kefiliz…
Uyanış
Güzelliği…
Uyanış güzel
bir kelime idi.
Karaman’da 52 yıl önce yayına başlayan Uyanış Gazetesi de
Karaman için bambaşka bir güzellikti.
Genç veya çocuk
olma konusunda bir türlü karar veremediğimiz yaşlarda idik. Okula erken başlama
ve hep büyüklerimizle hemhal olmak bizi de erken büyütmüştü.
Bir gurup
büyüğümüz hararetli konuşmalar yapıyorlar ömrümüzde ilk defa duyduğumuz
kavramları ve konuları tartışıyorlardı. Bu konuşmalardan sonra Uyanış doğdu.
O günlerde
Karaman’da başka gazete yoktu. Karaman kendi halinde ama kültürü yerli yerinde
bir şehircik idi. TV bilinmiyor, internet daha telaffuz edilmiyor, tek iletişim
aracı TRT radyosunun tek kanalı idi. Yerelde haberler bugünden de hızlı
yayılıyor, fısıltı ve dedikodu merkezleri görevlerini yapıyordu.
Elbette
sonuç çocuk iken oynadığımız telefon isimli oyuna dönüyor, olaylar ak iken
kara, kara iken al al oluyordu.
15 günlük
çıktı ilk Uyanış, A4 kağıdı ebadında ve tek yaprak iki sayfa. Sonra hemen
haftalığa döndü ve aynı ebatta 4 sayfa oluverdi.
Gazete günü
iple çekiliyor, her biri değerli kalemler olan yazarlar bir solukta okunuyor,
geçmiş bir haftanın özet haberleri bayatlamamışçasına taze sayılıyordu.
Baskı el
pedalı denilen iptidai bir makine idi. O yıllarda başladık mürekkep yalamaya.
Kavalet, kumpas, kadrat, alyan, kale, hurufat, sütün, punto gibi terimlerle
tanıştık. (Hatta adını kendimizin uydurduğu harfleri hizaya getiren bir “takatuka”mız
bile vardı) Her bir harfi kavalet denilen kasalardan alıp, kumpas denilen el
aletine bir nizam içinde yerleştirip, arasına espasını atıp, 5-6 satır olunca kaleye
indirip, sonra da daha büyük punto harflerden başlık hazırlayıp sayfa bağlama
dediğimiz işlem tamamlanırdı.
Sonrası el
pedalına atılan kalıptan bir kopya alınır tashih yapılır, daha sonra elde özel
bir cımbız, pösteki sayar gibi, yanlış harfleri diş söker gibi, yerinden
çıkartılır doğru harfler konulurdu.
Değil 4
sayfayı 2 sayfayı bile aynı anda basmak mümkün olmadığından her sayfa tek tek
basılır. Sırası ile de katlama yapılarak 4 sayfa tamamlanırdı.
El pedalında
motor yoktu, insan gücü ile, bir levye el ile çekilerek hareket sağlanırdı.
Motorlu ve
kazanlı tabir edilen pedal geldiğinde bayramımız olmuştu. Hem ebat büyümüş hem
de çok seri baskı yapılabiliyordu. Ama dizgi hala işkence gibiydi.
O işkenceyi
de kurşunu eritip her satırı tüm döken linotip dizgi makineleri sonlandırdı.
Derken her
iki sayfayı basacak büyük makineler geldi. Bu makinler yerini ofsete bıraktı.
Derken bilgisayar dizgisi ve asetat kalıp girdi devreye. Baskı işkence olmaktan
çıktı. 10 kişinin bir haftada yaptığı tüm işlemler birkaç kişi ile birkaç saat
içinde yapılır hale geldi. Tabi sermaye ve maliyet de devasa boyutlara ulaştı
Bu işin
baskı yönü.
Bize düşen
bu işlere katılmak, ama esas sorumluluğumuz içeriği hazırlamaktı. Küçücük bir
belde. Olaylar sınırlı, hareket sınırlı. Haber temini zor.
Derken bir
de vasıflılık kavramı girince devreye, hem günlük çıkmaya başladık, hem de belirli
oranda yerel haber yapma zorunluluğu da bindi. Adli ve hükümet kaynaklı
olaylarda duyduğunu yazma yasağı da var bir yandan. Kaymakamlık tarafından çıkarılması
gereken vukuat raporunda yer almayan adli olayları ve yine kaymakam tarafından
açıklanmamış resmi olayları yazmak küllen yasak.
Kaymakamlık
kaleminde daktiloya bir kağıt ve arasına karbon koymaktan kaçınan memurlar o
vukuat raporunu bir türlü vermezler. Kıvran babam kıvran.
Aldık
diyelim. Haberleştirmek için değil bilgisayar, daktilo bile yok. Çalakalem yazmak
zorundasınız. Üstelik zamanla büyük bir yarış halinde ve üstelik habercilik
dilinde.
Bunun için
de okumak, incelemek ve takip etmek gerekiyordu.
Günlük olan
Uyanış küçücük beldede yüzlerce aboneye elden dağıtılır, yurtiçinde ve yurtdışında
bir o kadar kişiye de posta yolu ile ulaşırdı. Karamandan bir hafta önce
gönderdiğim gazetenin tam bir hafta sonra Konya’daki adresinde otururken teslim
olduğuna şahit olmuşuzdur. Üstelik bu posta hızı ile…
Yine de
Okurumuz sahip çıktı. Gecikme ve diğer olumsuzluklar onları yıldırmadı. Yıllarca
çok yüksek tirajlarda yayınlandı Uyanış.
Biz de
çocukluğun son, gençliğin ilk yıllarında doğumuna şahit olduğumuz ve güç
verdiğimiz Uyanışa gün geldi yazar, başyazar ve hatta yazı işleri müdürü bile
olduk. Yazdık, bastık, kapı kapı dağıttık, yine kapı kapı gezerek abone yaptık,
emek, alın teri ve göz nuru akıttık. Öğrencilik ve banka memurluğu bir süre
bizi ayırdı. İlk makalelerimizi bile yaşımız küçük olmasından gizli gizli yazar,
müstear (takma) isimle yayınlardık.
Yurt çapında
aynı isimde dergi, gazete ve yayın organları olunca başına Karaman’da kelimesi
ilave zorunluluğu doğdu. Uyanış Karaman’da Uyanış oldu ama okuru hala ona
sadece Uyanış der.
Daha sonra
ticari sebeplerden Kardeşim Ahmet Küçükcicibıyık devraldı. Hem de en zorlu
yıllarda. TV yaygınlaşmış, hatta yerel radyo ve TV ler bile yayına başlamıştı.
Ahmet yılmadı, insanüstü bir çaba, sabır ve gayretle direndi.
Ofsete geçen
gazete baskı olarak hep güzel oldu. Nizampaj ve içerik olarak çizgisini hiç
bozmadı. Kalemini hiç satmadı ve kiralamadı. İlk günkü Uyanış, başlayan ve
zamanla ayrılan o büyüklerimin azmettiği yolda hep dosdoğru yürüdü. Halkın sesi
oldu. Doğrunun savunucusu, sorunların hatibi, çözüm yollarının mimarı oldu.
Zaman zaman
kardeşler kazandı. Birlikte yol aldı. Gelene hemen yanında yer verip rakip
kabul etmedi. Gidenin arkasından zil takmadı ve hep üzüntü duydu.
Günümüzde
resmi ilanlarla oynayanlar, yerel basın üzerinde kara büyü yapmaya kalkanlar,
işleri yine güçleştirseler de Uyanış Karaman için bir değer olmaya devam
ediyor. Kardeşim Ahmet ve Ailesi bu işi en iyi yapma gayretlerinden taviz
vermiyor. Evladım, Yiğit Murat Özünal’ın da Ahmet Amcası ile birlikte ilk
aşkımız, ilk sevdamız ve ilk evladımız diyebileceğimiz Uyanışa hayat vermesi
büyük bir mutluluk.
Sağ olun
Uyanış Ailesi. Sizi ayakta alkışlıyoruz.
Bu azminiz
gayretiniz ve tavizsiz duruşunuz nedeni ile daha çok uzun yaşları sağlık
oldukça kutlayacağımıza da eminiz, kefiliz…
Yarım asır
gibi uzun bir yaşamın dev çınarı olarak nice 52. Yaşlar dileriz.
Hasan ÖZÜNAL
Gazeteci -
Yazar