Deprecated: mysql_connect(): The mysql extension is deprecated and will be removed in the future: use mysqli or PDO instead in /home/umitseno/fermangazetesi.com/include/conf.php on line 7
Ders Başı... - FERMAN Gazetesi - Karaman (Gayrıticari_Hobi Sitesi)

Ders Başı...

Peki, mezun olanlar nasıl yetişiyor?

11 Eylül 2019 12:50

Ders Başı

 

“18 Milyon Öğrenci Ders Başı Yaptı” (Basından)

Dünyadaki pek çok ülkenin nüfusundan fazla bir sayı bu. Herhalde öyle olunca da Türkiye’de Milli Eğitim bir imparatorluk gibi.

Cumhuriyet tarihinde kaç sefer sil baştan sistem kurduk, kim bilir kaç sefer düzenleme, yenileme adına değişiklikler yaptık bilmiyoruz.

18 milyon öğrenciden gelecekte sadece doktorlar, mühendisler ve öğretmenler çıkacak. Çünkü onlara dayatılan bu… 7 yaşlarında bir pırlantaya “büyüyünce ne olacaksın” diye sorduğumda “ben tren makinisti olacağım” cevabını alınca hayret etmiştik. Yine Oğul Balı Torunum Kadir Teoman’ın o tatlı şivesi ile “büyüynce tiyenci amca olacam” demesi ses getirmiş, AA aracılığı ile ulusal kanallara haber olmuştu.

Evet, sanki bu topluma sadece ve sadece doktor, mühendis veya öğretmen gerekli gibi bir mantıkla okul hayatına başlayan çocuklarımız var. Sanki bu topluma, çiftçi, esnaf, ayakkabı tamircisi, kamyon şoförü, otomobil tamircisi, saatçi, kimyager, tornacı, kaynakçı, marangoz, aşçı vb. lazım değil.

Lazım değil ki meslek liselerini katlettik ve ilkokuldan sonra kabiliyet sahibi gençlerimizi lise ve yüksek tahsile zorlayarak onların tahsil hayatından soğumasını ve hatta tiksinmelerini sağlayarak milyonlarca işsiz oluşturduk.

Onlar işsiz kalırken o sektörler de elemansız kaldı. Ustalar kalfasız, çıraksız kaldı.

Boş verelim nasılsa Çin üretiyor ve ne kadar döküntü varsa bize yolluyor, ucuz ucuz alıyor, belki de kullanmadan çöpe atıyoruz. Üretmeye ne gerek var. Alıyoruz da neyle? Hangi öz varlığımızı feda ediyoruz?

Her okula giden gencin ideali, bir an önce, ne pahasına olursa olsun, mezun olmak, bir dayı bulup bir yerlere kapağı atıp bir massa başında aybaşını beklemek ve emeklilik süresini hesap etmek…

Peki, mezun olanlar nasıl yetişiyor?

Her gün dövülen bir doktor haberi okumaktan gına geldik. Döven elbette affedilmez bir suç işliyor. Peki, dayak yiyenin, ya da o olayı o boyutlara getirenin hiç mi kabahati yok. Yıllarca eğitimden uzak bir öğreti ile ahlak edep ve sosyal uyumdan yoksun bir sistemle yetiştirdiğimiz meslek sahiplerinin durumu içler acısı.

Uzağa gitmeyelim. Öğretmenlerimiz… Bir zamanlar ayakkabısı ayna gibi, pantolon ütüsü kılıç gibi, gömleği sütten beyaz, sakal tıraşı her an sinekkaydı, saçları pırıl pırıl (bayanlar için manken gibi) öğretmenler yerine, kılık kıyafet serbestisini pejmürdelikle değerlendiren kardeşlerimiz içimizi sızlatıyor. Sanki öğretmen değil de harman kaldırmış bir rençber, bir meyhane müdavimi, bir serkeş, bir avare, ya da bir sokak mukimi... Her yönü ile evladı sayılan öğrencisine iyi ve güzel örnek olması gerekenlerin örnekliği tam tersi olumsuzluk ve kirlilik… (Öğretmenlik mesleğinin her yönü ile hakkını veren kardeşlerimiz de çoğunlukta. Onlar bu sözlerin dışındadır)

Hangi mühendisi branşına göre sahada gördünüz? Biten inşaatının yerini bilmeyen inşaat mühendisi, ayağı toprağa değmemiş ziraat mühendisi, imzadan başka bir iş yapmamış makine mühendisi, keçi yavrusuna kuzu deyince çoban çocuğunu gülme krizine sokan veterinerler, ormana sadece pikniğe giden orman mühendislerini masa başında hizmet etsinler diye yetiştirmek bu ülkeyi ne hale getirdi.

Türkiye’nin başkentine İstanbul diyen, bakkaldan ekmek alırken para üstünü hesap edemeyen, karşılaştığı en küçük bir sorunda dünyayı altüst eden güya üniversite diplomalı gençler bu ülkeye bir katkı veremiyor.

Tıp elemanı yetiştiriyoruz, tıp malzemelerini (paketli pamuk, sargı bezi dahil) haçlıdan alıyoruz, Ziraat mühendisleri ordu kadar ama tohum-ilaç-araç gereç dahil tüm tarım girdilerini haçlıdan almak zorunda kalıyoruz.

“Okullarda kara tahtayı kaldırıp akıllı tahtaya geçtik, öğrencilere tabletle eğitim veriyoruz” diye övünen Ülkemiz, maalesef onları haçlıdan/çinliden alma utancının farkında değil. Her öğrenciye lazım olan gereçleri birilerini zengin ederek haçlıdan/çinliden birkaç misli fiyat ile alanlar, aradaki fark ile devlet adına o malzemeyi üreten tesisleri kurmayı akıl edemiyorlar. Hoş kursalar da o fabrikalarda çalışacak nitelikli insan da yok ki… Yetiştirmedik, yetiştirmiyoruz.

Ana caddelerimizde sıpa traşlı, ellerinde teşbihler, hiçbir kurala uymayan garip giysilerle, dar pantolon sivri burun ayakkabı, yırtık kot, yağır olmuş yeleklerle gezen eğitimi sıfır, öğretimi perişan gençlerimizin her gün karakolluk olması boşuna değil.

Bir büyük facia da dilimiz… Bunca yıldır zorunlu okutulan haçlı dilleri (İng. Fr. Alm. Başta olmak üzere) günümüzde daha utanç verici hale geldi. Daha kreşlerde “Biz İngilizce eğitim veriyoruz” sloganları ile ana sütünden kesilmiş çocuklarımıza haçlı kültürünü damardan enjekte etmeye başladık. Orta, Lise ve Yüksek tahsilinde zorunlu İngilizce okuyan kaç kişi bugün bu dillere ihtiyaç duyuyor ve kullanabiliyor? Türkçeyi konuşamayan bir toplum olup giderken hedefi ikinci dile çevirmek toplumu mankutlaştırmaktan başka ne işe yarar?

!8 milyon ciğerparemiz adet yerini bulsun, kırtasiye, giyim, ayakkabı, servis, özel okul vb. sektörler hareketlensin kabilinden bir yerlere gitme telaşına başladı. Boş gidip boş döndükleri bir kısır döngü içine girdiler yine… Kendi özümüze hiç uymayan eğitimi sıfır, öğretimi gereksiz bir çabanın zavallı denekleri oldular.

Gönlümüz canı gönülden “Hayırlı bir ders yılı olsun” demek ister ama sadece dilimiz söylüyor gönlümüz inanmıyor.

Zira; Rüzgar ekiyoruz, fırtına biçmemiz kaçınılmaz, eğitimde nesilleri şuursuzca ve özümüze uymayan biçimde yetiştiriyoruz, gelecekte zarar vermesi de kaçınılmaz…

Dileğimiz kısa zamanda mükemmel bir eğitim sistemine kavuşmaktır.

 
Eğitim öğretim ders yılı
Bu Haber 2243 defa okunmuştur.
 
Yorum Ekleyin