Ne Korkarsın Zaten Başı Belalım…
Baktık laftan anlamıyorsunuz; en yumuşak ifadelerle, en hassas cümleler kurup sizi kırmadan incitmeden ikaz etmeyeceğiz. O tür yazıları yazmayacağız…
Ne Korkarsın Zaten Başı Belalım…
Yahu korkmayın…
Korkmayın, yanlışlarınızı görünce sizi bir kenara çekip kimselere
belli etmeden usulca kulağınıza söylemeyeceğiz…
Korkmayın; kulağınıza söylediğimiz yanlışlarınızı
düzeltmeyince, siz aynı hataları yapınca, toplumda densizler, hadsizler size
ileri geri laf edip size küfredince, yedi sülalenize bir şeyler sıralayınca
sizi korumaya kalkıp kavga etmeyeceğiz.
Baktık laftan anlamıyorsunuz; en yumuşak ifadelerle, en
hassas cümleler kurup sizi kırmadan incitmeden ikaz etmeyeceğiz. O tür yazıları
yazmayacağız…
Yine de pislik içine battığınızı görünce kalemin ucunu biraz
daha sivriltip iğne sivriliğinde sizi tenkit ve tekdir etmeyeceğiz…
Dokunmayacağız sarhoşa yıkılıncaya kadar gitsin, bakmayacağız battığına sevdiği
bataklıkta battıkça batsın.
Siz de atacak iftira aramaktan, pis dedikodular üretmekten,
zan etmekten, susturmak için bin bir bahane aramaktan kurtulursunuz…
Korkmayın artık…
Sizin dininiz size bizim dinimiz bize… Sadece İslam’a aykırı
değil, ilkel kabile inançlarına bile ters evrensel suçları işleyip, İslami
söylemlerle bu suçlarınızı mubah gösterme çabanıza da kulak tıkayacağız…
Korkmayın sabi sübyanın, yetim garibanın, hak sahibi avamın,
gasp ettiğiniz, yalayıp yuttuğunuz, resmi kılıflar uydurup da iç ettiğiniz
haklarının avukatlığından da istifa ediyoruz… Meydan sizindir…
Şikâyet üstüne şikâyet etmekten kurtulur, paralelci hâkim
savcılarla işbirliği yapmak zorunda kalmazsınız. Daha sonra onların paralelci
olduğu ortaya çıkınca da pişkin pişkin suç bastırmaya kalkmazsınız…
Korkmayın artık…
Kalabalıklar içinde yakanıza yapışıp, ortaya attığınız
iftira dedikodu ve ithamların hesabını mertçe sormayacağız… Yalaklarınız,
şakşakçılarınız, pabuç yalayıcılarınızla, yediğiniz herzelerin kokusundan
rahatsız olup da ikaz yerine, kokunuzdan ve sizden uzak durmayı seçeceğiz.
Yiyiniz herzenizi, beyniniz daha çok herze, fikrileriniz daha çok lağım olsun…
Bulunduğunuz ortamlar daha çok çirkef koksun…
Korkun:
Unuttuğunuz o büyük hesap gününden korkunuz.
Korkun:
Zerre kadar da yaptığınız kötülüklerin hesabının mutlaka
sorulacağını belirten ilahi bildiriden korkun…
Korkun:
Yatsıya kadar yanan mumun mutlaka söneceğinden, gerçek
aydınlığın gün ışığı olduğundan, güneşin kıyamete kadar her sabah doğacağından
ve tüm çıplaklığı ile gerçekleri aydınlatacağından…
Korkun:
Bakmakla yükümlü olduklarınıza, sabi sübyanlarınıza
yedirdiğiniz haramların onlarda yapacağı olumsuz etkilerden. Kendi vebalinizi
hiçe sayıp, onların vebalinin de altından kalkamamaktan…
Korkun:
Sizden evvel aynı işleri yapanların bu gün üstlerine sifon
çekildiğini, kuyruklarını kıstırmış bir uyuz kelp gibi, köşelerinde kanlı
gözleri ile, etrafa şüphe içinde baktıklarını görün ve onlar gibi olmaktan
korkun…
Korkun:
İlahi adaletin mutlaka tecelli edeceğini, üstelik bu dünyada
başlayan bir de cezalandırma sistemi olduğundan, sizin yolunuzda sizden önce
yürüyenlerin hallerine bakınız, gitti ise üstüne toprak atılmadan önce
hayatlarının son günlerinde yaşadıklarına bakınız… Onlar gibi olacağınız
mutlak, ibret alıp korkunuz…
Korkunuz:
Ar, namus, edep, haya, şeref, iffet, helal, din, iman, ahlak
ve insanlık kavramlarını, kurallarını bir torbaya koyup duvara astınız ya, her
gün ağırlaşan o torbayı astığınız çivi taşıyamayacak ve tepenize düşecek.
Altında kalıp ezileceksiniz. Hem de etrafınızdaki ve peşinizdekilerle… Düşecek
o torbanın altında kalmaktan korkunuz…
Korkunuz:
Mevki, makam, şan, şöhret, mal, mülk, yalaka, şakşakçı,
yalayıcı bolluğu içinde yüzdüğünüz halde, Rabbin güzel lütufları olan
İNSANLIKTAN uzak kaldığınızı görün ve korkun…
Korkmayın:
Toplumda iki elin parmaklarından da az olsanız da
kimliğinizi ifşa etmek bile edebimize uymaz. Çirkef çukurunda korkmadan
debelenmeye devam ediniz...