Türkiye’nin İdari Yapısı

Yürütme kadrolarını oluşturması gereken siyaset, ilk günden beri hem yargıyı hem de yasamayı TEK BAŞINA yürütmeye kalktı

29 Temmuz 2014 00:00

Padişahlıktan cumhuriyete geçişte kurulan sistem, bir asra yaklaşan zaman içinde bir türlü yerine oturmadı.

O günün kargaşası içinde mevcut toplum düzenimize uygun bir model arayışı yapılmadan, hayranlık duyulan yabancı devletlerin modellerinin uygulandığı Türkiye, idari yapı sancısını bir türlü atamadı.

Ataerkil ve pederşahi mantık içindeki toplum bireyleri, bir ana babadan doğsa da hep başka bir ana baba arayışı içinde oldu. Türkücülerden artistlere, futbolculardan arabeskçilere kadar BABA lar hiç eksik olmadı

Devlet de kimi zaman ana, kimi zaman da baba kabul edildi.

Yasama, yargı ve yürütme olarak temellendirilen idari yapı ise her zaman birbirine karıştı.

Tüm bunların kilit noktası da hep siyaset oldu ve bu kavram da tam bir demir leblebi olarak kaldı.

Yürütme kadrolarını oluşturması gereken siyaset, ilk günden beri hem yargıyı hem de yasamayı TEK BAŞINA yürütmeye kalktı.

Liyakati sıfırdan da aşağı olan ve kendisine dahi hayrı olmayan kişilerin, basit bir siyasi kadroda yer aldıklarının ertesi günü, yarım asırdır devlete liyakatle hizmet eden kimselerin odalarının kapısını tekmeleyerek girmeleri yadırganmadı hiç. Ne yazık ki yarım asır uyduruk bir sıfata satılmış oldu.

Aksine toplumun her kesimine hizmet etmesi gereken bürokratların da tayin, kadro ve terfi endişesi ile katı bir siyasi yapıya bürünerek partizan bir çizgi izlediği malumdur.

Bunun sebeplerinin başında özellikle taşrada siyasi kadroları oluşturtanların zafiyetleri, zayıflıkları, liyakatsizlikleri ve karaktersizlikleri gelmektedir.

Tek parti döneminin hala dilden dile dolaşan devlet terörü hikayeleri mevcuttur. “Yeter söz Milletindir” sloganı ile yola çıkanlar çok kısa bir zamanda Millet’i sadece kendi partisi olarak görmeye başlamışlar ve demokrasi adına utanç tablosu oluşturan sonlarını hazırlamışlardı.

Daha sonra muhtıra ve ihtilalları hazırlayan tüm sebepler yine Parti = Millet mantığının birer ürünü değimlidir.

Her iktidar değişikliği devlet kadrolarının a dan z ye değişme anlamı taşımakta ve bu doğal karşılanmaktadır.

Siyasi anlayışımızda ve siyaseti demokrasiye uygulamakta bir yanlışımız vardır.

Üstelik bu fanatizm o hale geldi ki parti içinde bile fraksiyonlar çekişmeler ve hizipleşmeler dağılmalara yok olmalara sebep oldu.

 Yerelden örnek vermemiz gerekirse; Partisinin yok olması pahasına yönetimde kalmak için her yolu deneyenler, halk için çalıştığını bağırarak parti yönetimini bırakmayan burjuvalar, parti politikasından bihaber protokolde yer almak için uyduruk partilerin yönetimini yürütmeye çalışanlar vs…

Günümüzün 10 yılı aşkındır iktidarı olan ve 40 yıllık bir birikimin, hazırlığın ve bekleyişin eseri olan AKP de durum çok daha kötü.

Tepe kadrolarda bu 40 yıllık hazırlığın kadroları olsa da taşrada geleneksel siyasi yapı içinde başarılı olanlar yine başrollerde.

AKP nin kurulduğu günden bu yana İl Başkanlığı, İlçe Başkanlığı, yönetim kurulu üyeliği gibi çeşitli görevlerde bulunanlar yeni bir kadro oluştuğu andan itibaren silinmekte, kaybolmakta ve adı sanı duyulmamaktadır.

Tüm birim amirleri AKP Teşkilatlarının bir üyesi gibi çalışmakta AKP li olmayan MİLLET mensubu sayılmamaktadır. Devlete ve Devlet kanalı ile HALKa hizmet etmesi gereken siyasi erk Devletin kurallarını bir kenara koymuş, partinin bir enstrümanı gibi istediği yönde kullanmaktadır. İş bulmanın yolu partiye kaydolmak, ekmek temin etmenin yolu particilere yalakalık yapmak olmuştur. Son 5 yıldır parti teması olmadan kadrolu bir işe girmiş bir insan evladı var mıdır acaba. Hem de hükümetin işe alımlarda torpili kaldırmak üzere aldığı bir dolu tedbire rağmen.

Üstelik bu parti Milli Görüş adına Erbakan Rahmetlinin Partilerinden sonra İslami söylemlerle yola çıktığını ifade eden en iddialı partilerin başında gelmektedir. Hal böyle olunca uygulananların komünist, ateist, faşist toplumlarda bile olmadığını söylemek iddialı bir laf olmaz. Millet’in takdirinin ötesinde elbet bir de RABB’in takdiri vardır.

Bugün pek çok ülkede yıkılması için kan dökülen, can verilen dikta rejimleri, bizde demokrasi kılıfı ve maskesi ile pek ala uygulanmaktadır. Hatta o hale gelmiştir ki yıllardır, kendisine hizmet eden Milletvekilini bile, işine gelmediği için, artık süresi dolduğu için, kendilerinden daha güçlü olmasını istemedikleri için, 5 lik simit gibi harcamakta, dışlamaktadırlar.

Yakaladıkları rüzgarla birkaç santim yükseliveren biçareler gizli hasletlerinin ortaya çıkmasına engel olmayıp, en ahlaksız, en günahkar, en yüz kızartıcı dedikodulara bile malzeme oluveriyorlar.

İslami söylemlerle yola çıkanlar, başta kul hakkını göz göre göre yemekten, kendi çıkar ve menfaatleri için karalama yapmaktan, iftira atmaktan, yalan haber yapmaktan, milletin maddi ve manevi varlıklarını hem de DEVLET eli ile şahsi çıkar ve menfaatlerine kullanmaktan geri durmuyorlar.

Üstelik bunları yaptıkları için çok iyi yalakalık yaptıkları üstleri tarafından bir de tam not ile ödüllendiriliyorlar.

Hoş zaman zaman adam gibi adamların geldiği de oluyor ama; o mevkiler baş döndüren, sarhoş eden mevkiler. Kısa zamanda kargalardan kılavuz edinip hem millete hem de kendilerine ediyorlar.

Bu gidiş, tekerrür edecek tarihin bir başlangıcıdır. Bir çöküşün, bir kargaşanın başlangıcıdır. Türkiye’nin gördüğü göreceği, sürdüğü süreceği 3-5 yıllık güzel günlerin yaklaşan sonunun habercisidir.

Ankara ne yaparsa yapsın, Hükümet ne kadar mükemmel olursa olsun, taşrada ortaya konulan bu icra-i rezaletler, liyakatsizlikler, azgınlıklar ve söylemlerin aksine uygulamalar bir yıkımın başlangıcını oluşturmaktadır.

Dünyanın, özellikle bizim de bulunduğumuz coğrafyanın kan ve ateşle yoğrulmuş gerginlikleri içinde bu zavallı divanelerin yaptıklarının cezasını bu Millet hak etmiyor. Bu teşkilatlar meyhane sarhoşluğu içindeki şaşkınların, nefsine mağlup olmuş eziklerin, helyum gazı dolu balon gibi şişkin biçarelerin elinde kaldığı süre içinde Ankara’nın gayretleri bir şey ifade etmez.

Yerden göğe küp dikseniz dibinden birini çekince gümbürtüden durulmaz. Ankara yerden göğe küp dikiyor ama taşra var gücü ile dibinden birini hem de temeldekini çekmeye çalışıyor…

 
siyaset
Bu Haber 1415 defa okunmuştur.
 
 
Yorum Ekleyin