
Altın Tepsiden Yere Dökülenler
Keşke böyle bir yıl olmasaydı. Dilimiz ve Rahmetli Koca Yunus bu kadar zarar görmezdi
Altın Tepsiden Yere Dökülenler
Önemli günler haftalar olur. Bir de yıl olarak bir konuyu
daha iyi özümsemek üzere bir yıl için bir konu ön plana çıkartılır, kutlanır.
2021 de Yunus Emre ve Türk Dili Yılı olarak ilan edildi.
Aman ne güzel…
Keşke ilan edilmeseydi…
Keşke böyle bir yıl olmasaydı. Dilimiz ve Rahmetli Koca
Yunus bu kadar zarar görmezdi.
Son bir aydır bu konuda okuduğumuz tüm yazılar ve
konuşulanlar zıvanadan çıkartacak kadar ürkütücü ve rahatsız edici.
Yunus Emre gibi çağlara büyüteç olmuş bir deha ve Dünyanın
her yerinde konuşulan dilimizin daha iyi tanıtılması, bilinmesi sevilmesi, yaygınlaşması
için ilan edilen bu yıl tıpkı siyasette, futbolda yaşadığımız kısır
çekişmelerin sebebi oluverdi.
Dili diline dolayan, başlıyor Arapça, Farsça düşmanlığına…
Yunus Hazretlerini anlatacağım derken Koca Yunusu unutup onu
bile haçlı pisliklerinden örneklerle tanıtmaya kalkmıyor mu?
Üstelik dili diline dolayan, dilimizin şu anki halini öyle
hileli ve vurdumduymaz ortaya koyuyor ki. Bu konuyu işlerken bile kullandığı kelimelerin
üçte biri bati kökenli üçte biri doğu kökenli, geri kalanı ise çok şükür
Türkçe. Hatta arada uydurukça kelimler bile kullandığının farkına varmadan
dilimizi yerden yere vuruveriyor.
Hatta belki eğitimini aldığı dünyanın başına bela millet
olan İngilizlerin dilinin, temelde kaç kelimeden tekamül ettiğini ve bu gün
dünya dili sayılmasındaki rolü bilmiyor.
Dünyanın yüzde 90 ını geçmişte işgal etmiş, sömürge etmiş, o
topraklarda kıyımlar, katliamlar yapmış bir millet İngiliz haçlısı. Temel dili
birkaç bin kelimeyi bulmayan bir yapıda. Ama günümüzde on binlerce kelime ile
güya dünya dili.
Peki, bu aşamaya nasıl geldi. İşgal ettiği ülkelerde önce
insanların canını aldı, sonra ellerindeki maddi değerleri, sonra manevi
değerlerini, servetlerini gelirlerini, madenlerini, ayaklarındaki donlarına
kadar. Ama bu arada bir de onların kültürlerinden aldı, dillerinden kelimeler
aldı.
Dünyanın yüzde 90 ınından, dünya dillerinin yüzde 90 ından
oluşan günümüz İngilizcesi meydana geldi.
Peki, Osmanlıya kadar gelen Türk devletleri gevrekçilerin
kel oğlan mı idi. Görkemli imparatorluklar kurmadı mı? Orta Asya’dan, Orta
Avrupa’ya Kuzey Denizinden Afrika’nın uç noktalarına kadar tüm dünya milletleri
ile olumlu olumsuz münasebetleri olmadı mı?
İngiliz alınca mubah, Türk alınca tüüü kaka? Yok öyle bir
mantık.
Özellikle Arapçadan kelimler alıp da kullandığımızı
eleştirenlere dikkat ediyoruz ki amaç farklı. Dilimize hâkim olmasak şu soruyu
sormak geliyor içimizden: “Kutsal bir değerin yok biliyoruz ama yine de
Arapçaya olan düşmanlığının din düşmanlığı ile bir ilgisi var mı yok mu? Bu
konuda kutsalın olmasa da değer verdiğin bir şey üzerine yemin eder misin?”
Dil bilimci değiliz. Ama kültürel değerlerimiz hakkında da
bize yetecek bilgimiz var. Şu an TDK nın 2005 baskılı sözlüğünde bulunan 77 bin
407 söz konusunda basit bir gözlem yapmak mümkün.
Elbette Arapça ve Farsçadan kelimeler var.
Başka?
Çağlar boyu iletişim içinde olunan tüm milletlerin dilinden
kelimler yok mu? Var… Hem de onların toplamı Arapça ve Farsça kelimelerden kat
be kat fazla. Fransızca, İtalyanca, Latince, Rusça, Çince, İbranice gibi
onlarca dilin kelimeleri de artık günlük kullanım içinde…
Peki, Türkçenin kaybolan değerleri nerede?
Bu toplumun sözüm ona aydın geçinen batı hayranı
satılmışları medeni olmak adına, çağdaş ve aydın olmak adına Anadolu köylüsünün
o güzelim dilini yok etmediler mi? Alay edip, küçümseyip sözüm ona bilimsel
görünmek adına saçma kelimelerle bu topluma ihanet etmediler mi?
Yetmedi… Güya karşılığı olmayan kavramlara kelime bulmak
adına kurullar, komisyonlar kurup da uydurukça üretmedik mi? Üstelik Anadolu’da
o aranan kelimler kullanılırken. Buba yı baba yapın diye, ana yı anne yapın,
aşeneyi mutfak yapın, hela yı tuvalet, yüznumara, lavabo yapın diye bu halkın
dilini katletmedik mi? Üstelik bunları yapanlar güya aydın bilim adamları,
fikir adamları idi.
Bugün kalkmış mükemmelliğin zirvesindeki dilimizi tanımak
tanıtmak yerine ona Arapça ve Farsça üzerinden saldırmak şaşkınlıktır.
Densizliktir, ihanettir.
Bu konuda binlerce örnekle sayfalarca yazmak mümkündür.
Ama madem ki bu yıl TÜRK DİLİ ele alınacak, saçma saldırı ve
ihanetler yerine onun güzelliği ele alınmalı, farklı lehçeler arasında köprüler
kurulmalı, halkın arasında unutulmaya yüz tutan binlerce kelime günlük
kullanıma aktarılıp kurtarılmalı.
Tüm dünyaya “Bakın kelime haznesi olarak da, lirik yapısı
ile de, kullanım ve yazım kolaylığı ile de TÜRKÇE bir DÜNYA DİLİDİR
diyebilmektir.
Dile sahip çıkmak ancak böyle olur. Saldırmakla karalamakla
ve aşağılamakla değil. Aşağılayan kendi özünü, benliğini yitirdiğini ilan eder…
Yunus için söylenecek çok şey yok aslında… Her şey ortada.
Yunusu anlatırken bile ona ait olmayan, ona atfedilen
şiirlerden örnek vererek konuşmasına başlayan, onu ne kadar sevdiğinden dem
vurup, odun ve alıçla konuyu bağlayıveriyor.
Yaşadığı dönemde Karaman’da (Larende’de) çok sayıda medrese,
tekke, zaviye, imaret gibi eğitim kurumunun olması, birkaç farklı etnik yapının
bir arada barış ve hoşgörü ile yaşaması, kıtlık, kuraklık, Moğol saldırısı ve
Selçuklu korkusu ile yaşanılan bir ortamda Yunusun bir güneş gibi parlaması unutuluyor.
Yedi Yüz Yıl önce ortaya koyduğu felsefe ve sorunlara karşı
önerdiği çözüm bu gün öylesine geçerli ki… Sanki İbrala’ya gitsek İsmail Hacı
Tekkesinde, Karaman’da Yunuş Emre camisine girsek Türkmen Kocası sırtında abası
ile bağdaşını kurmuş ve bugün bile yaşıyor. Tüm divan eserlerini sanki dün
yazmış gibi.
Biz Yunusu yeni nesillere, kültürel ilişki içinde olduğumuz
uluslara, devletlere, kan denizine dönen dünyaya anlatmak yerine hala alfabenin
a harfindeyiz.
Tüm bu olumsuzluklar karşısında susan, kaybolan ve
varlığından bir türlü haber alınamayan akademik camiayı gören bilen var mı?
Atmaya başlayınca mangalda kül bırakmayıp savurduğu küllerle
yangınlara sebep olan sözde aydın, fikir adamı,, edebiyatçı, şair ve
yazarlardan haber var mı?
Dünya liderliğine soyunmuş bir yönetimin siyasetçisinden,
bürokratından bir haber var mı?
2021 Yunusun ve Dilimizin yılı ola dursun. Yaklaşık 2 ayı
uçtu gitti. Ne yerelde ne de Yurt genelinde nokta kadar olumlu bir etkinliğe ve
kazanıma şahit olmadık.
Keşke bu yılı 2011 de ilan etselerdi, Biz 10 yılcık gibi
kısacık bir sürede hazırlanıverir 2021 de şanla şerefle, liyakatle, başarı ile
ve büyük kazanımlarla kutlardık. 2023 de Türkçe bir edebiyat dili, bir bilim dili
ve siyaset dili oluverir, Koca Yunus adına da dünyanın her yerinde binlerce
kuruluş oluşuverirdi.
Hasan ÖZÜNAL
